Hayallerin gerçek olsun.

22 Şubat 2011 Salı

Gül Çehre

Burnu bir karış havada, gözü yükseklerdeydi ben onu sevdiğimde. Hele hele benim aşkımı yerden yere vurup, nasıl kırmıştı kalbimi zalim. Dudaklarından dökülen acı sözleri; öyle ki, bugün bile unutamadım. Ne tebessümdü o , zehirden beter. Her olayda içim paramparça, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı olurdu. Yorgun düşerdim onsuz geçen, onunla dolu, koyu siyah gecelerden. Pişmanlıktan kendime lanetler eder, sevgimi söylediğim günü düşündükçe, kaleme sarılıp yazardım ona nefretin aşkla kucaklaştığı o uzun mısralarımı. Derdim ki; alın yazımdı, on beşimin çocuksu aşkıydı. Nasıl da gülerdi canı istedi mi... En anlamlı bakışlarıyla önce ümitlendirir, ardından bir uçurumun kenarına yapayalnız bırakır giderdi. Ben çaresiz, ben yorgun, ben bıkkın bu sevdadan. Ah bilirdi o insafsız, diri diri yanardım o böyle yaptıkça... Şubatın buz gibi kasvetli soğuğunda; onda ne bulduğumu bugün bile bilemem. Ama o günlerde hayatımın amacı, varolma gibi gelirdi bana. Çocukluk mu, yoksa gençliğimin safça tutkusu muydu bu ölesiye bağlanış, içten içe kopan fırtınalar, bu delice yakarış? Kim bilir, belki de sevilmeye muhtaç bir kalbin bitmek bilmeyen kaprisi... Ondan hiçbir şey istememiştim. Sadece sevgi... Evet, şimdi yıllar sonra ben, onu düşünüyorum ilk defa kucağımda resimler, hatıralarla. Hava yine soğuk, yine kasvetli gözleri gözlerimde yine sevgi, derin yüreğimde. Unuttum sanırdım, meğer aldanmışım, ağladım saatlerce. Bu onun "ölüm yıldönümü"dür. 17'sinde toprakla kucaklaşan, o zalimin hikayesidir anlatılan. Bir melodidir kırık, umutsuz... Doldururken sensizlik o an odayı gönlüm hala boş, kafam yine dumanlı. Bir feryat yankılanmıştı acı dolu tam 15 yıl önce bugün bomboş kırlarda. Deli gibi koştum sınıfa, sırası boştu. Benim kadar çaresizdi her köşe. Kendi kendime konuşarak yaklaştım sırasına; "Sen ölemezsin; canımsın, sevgimsin, emelimsin Dileğince nefret et, alay et duygularımla Kızmam sana Ama ne olur bir yalan olsun, acı bir şaka. Evet, evet beni üzmek için yapıyorsun. Her şeyini özledim... Allah'ım son defa göreyim yeter bana" Bu sensiz yakarış defalarca sürmüştü ta ki, ölümün o sinsi kokusunu içimde duyana kadar. Hıçkıra hıçkıra ağladım,sonra evine koştum belma teyze her zaman dimdik duran kadın şimdi yıılmıştı bendende beter bi haldeydi annesi. öpüp baş sağlığı dilediken sonra koşarak merdivenleri çıktım. hala oyun gbi geliyordu kapıda durdum inanmadım  kapı açılldığında onsuzlukla başbaşa kalsım ben hep onsuzdum ama biryerlerde yaşadığını mutlu olduğunu bilmek en büyük tesellimdi. kitaplarını karıştırırken bir zarf düştü aldım açtım. içinde bir mektup.. bni anlatmış, bana olan aşkını sevgisini inanamadım birde hastalığını. o beni benden daha mı çok sevmişti yani o tesellileri olmadan mı yaşamıştı bu zamana kadar mezarına koştum ağladım ağladım en sevdiği güllerden götürmüştüm ona adı gbi kendi gbi en güzel daha yeni açmakta olan güller senden geriye kalan güller... o günden sonra hep güllerle geldim sana ama hiç bir gül senden daha güzel değildi seneler sonra içimde sen sonsuz bir yara gül çehrene hasret kalmıştım zamanında ama bu sonsuzluk benide yiyip bitirdi sen hiç solmayacaksın içimde hiç açmadın hep gonca gül olarak kalacaksın. gül ün hatırasını yaşatmak ve onun bu fedakarlığını göstermek için hikayemizin film olmasını istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder